Milliyet Blog’a
gelmemin asıl nedeni, gelecekbilimle ilgili Türkçe’de yazılı kaynak yaratmaktı.
Bunu da 700 küsur sayfayla becermiş durumdayım.
E gruplar, listeler,
bloglarla 1998’den beridir haşır neşirim. Üstelik İngilizce’de de yazageldim.
11 Eylül 2001 ertesinde ABD’lilere sıkı şoklar yaşatmış olduğumu anımsıyorum.
İnternette yazmaya
özel bir eğilimim yok. 1984’ten beridir matbu olarak yayınlanıyorum. Sevgili
editörler, genelde 3. yazımda mızıkçılık yapma yolunu seçtikleri için, matbu
yol kapanınca, eskiden internet olmadığı sıralarda yaşadığım tıkanmayı
yaşamamak için, interneti kullandım.
Türkçe olarak ilk kez
2001’de sürekli yazdım. Köşe yazıları babında. O site şimdi iptal.
Ağustos 2006’dan önce
de, 4-5 blogda Türkçe ve İngilizce yazıyordum. Kendi sayfalarım da var.
Milliyet Blog bunlara
bir artı-değer ve farklılık katmış oldu. Burada en çok okunan yazım, internette
en çok okunan yazım değil. 7.000 kezin epeyi ötesinde okunmayı başka yerde
gördüm.
Milliyet Blog’da
gerçek kitleyle karşılaştım, asıl saptama bu. Epeyi yorumdan ve mesajdan anladığım
ilk şey, dinlenmediğim oldu. Beni yaşamımda bir tek kişi dinledi, o da
psikiyatristim ama gerçekten iyi dinledi. Buradakilerin sıkça yaşadığı üzere
Rehaca, belli bir zekayı ve bilgiyi aşmayanlar için, kolayca deli saçması
bulunabilecek şeyler içeriyor. Dahası 1.000 yeni sözcük var. Nedense kimse bir
yazarı elinde sözlükle okumaya yanaşmıyor.
Bu dinlemeyen gerçek
kitle bana yakın geleceğin vektör momentini gösterdi. Herhalde kendi
yazdıklarından yeni birşeyler öğrenen nadir yazarlardan biriyim.
Sonracıma, son
günlerde umduğum bir gelişme oldu. Anladığım kadarıyla Milliyet satılıyor.
Alman bir medya grubuna veya Doğuş’a.
Bu durum, ta baştan
buraya gelirken, editörlerin 3. yazımı yayınlamaması gibi, yazımı yayınlamış
neredeyse tüm dergilerin yayın yaşamına son vermişliği gibi, biraz Süskind’in
‘Koku’sundakimsi bir şey. Gece gibi geçiyorum ve ardımda değişim bırakıyorum.
İşte bu nedenle
burada yazmaya başladım ve sürdüm: Değişmek ve değiştirmek için...
Demokraside çareler
tükenmez. Bu yol tükenir, başka yollar üretilir.
(24-25 Temmuz 2007)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder