Milliyet blog
yazarları blogculuk üzerine epeyi kafa yoruyorlar.
Bu konuda yazan bir
arkadaşın metnine yorum gönderdiğimde, Milliyet blog yazarlarını ‘amorf bir
yığın’ olarak nitelendirdim. O da, yanıtında bunun kötü bir şey olmadığını
belirtti.
Bunun üzerinde
düşündüm ve bu metin ortaya çıktı.
Öncelikle, amorf bir
yığın olmak, 12 Eylül 1980 darbesinin bir sonucu. 12 Eylül öncesinde toplum,
birbirini öldüren hiziplere bölündüğü gerekçesiyle, 12 Eylül ertesinde çok sert
bir apolitizasyon süreci uygulandı. Bunun sonucunda, konsantrasyonu,
oryentasyonunu (yönelimi) ve motivasyonu sıfır olan bir, hatta birkaç kuşak
yetişti. Darbe ertesinde, 3 liberalizm de dayandığı için, bu kuşaklar tüketim
toplumunun popüler kültürü takıntılı bireyleri oldular. İşte bunlar amorftur ve
bu nedenle bu tür amorfluk gerçekten kötü bir niteliktir.
Amorfluk, toplumda
rasgele dağılımlar olduğu zaman da ortaya çıkar. Oysa ki son 47 yılda, tüm
darbelere ve tüm liberalizmlere karşın, şeriatçı, uç milliyetçi, orta sağ ve
orta sol biçimindeki siyasal dağılım hiç değişmeden süregeldi. Buradaki
amorfluk değil, tersine çok açıkseçik bir morfoloji var.
İnternete bakalım:
İnternet cemaati
oluşturmada öncülük ‘Ekşi Sözlük’e ait. Onlar, ‘Thema Larousse’ gibi tematik
bir morfoloji oluşturacaklarına, tam da benim kastettiğim anlamda bir amorfluğa
vardılar.
İkinci sıradaki
‘Blogcu’da başlıklar gayet açıkseçik bir kültürolojik morfoloji sergiliyor:
Yaşamı 24 saat eğlence olarak görme eğilimine bağlı olarak, prozak toplumunun
‘lay lay lom’cu ama derin depresyonda bireylerinin biçimi bu.
Konunun global lideri
‘Blogger’, Türkiye için ayrı bir liste içermediği için, ilk önce orada başlayan
blogculuğun seyir defterini bilemiyoruz ama ergeç bir akademisyen, onun da
hakkından gelecektir.
Gelelim buraya ve
bize:
Bizler de akademik
araştırma konusu olduk. Herhalde bu akademik yıl sonunda konusu olduğumuz tez
sunuma geçer ve bizler de, kendi yanıtlarımızı burada aktarma olanağına
kavuşuruz.
7 aylık ve yüzlerce
blogluk okumalarım ertesinde, buradaki haritanın amorf olduğunu rahatça
söyleyebilirim.
Kendimce nedenlerini
de sıralayayım:
Öncelikle,
bireyciliğimiz, geçmişteki cemaatçi toplumculuğumuz gibi hastalıklı. Kişiler
arası mesafeye dayalı değil, samimiyete ve dolayısıyla hayalkırıklığına yönelik
hastalıklı bir hümanizm var ortada. Bize popüler kültür aracığılıyla aktarılan
sevgi yanılsaması yaşanabilir bir şey değil, filmlerdeki aşklar gibi.
Keza, siyasal
eğilimlerimiz de öyle. Milliyetçiliğimiz, onyıllarca sürecek toplumsal bir
tedaviyi gerektirir durumda. Vatan için yaşama ve yaşatma yerine, şehitlere
ağlama takıntısı zorbaca dayatılıyor bizlere.
Global liberalizmin
çok net bir gündelik yaşam vizyonu vardır ama bizim dolar milyarderlerimiz
böyle bir şeyin ulusal düzeyde kendilerine de gerektiğine henüz aymadılar.
Yarışma şablonu satın alınca, o programın Türkiye gerçeklerine uymayıp,
seyirciyi bir de tüketim toplumuna tepkili duruma getireceğine de aymadılar.
İşte bu iki cami
arasında binamazlık veya ‘ne doğulu kalabilme, ne batılı olabilme’ amorfizmi
tam bir hastalık olarak bünyemize işledi.
Bu amorfizm birkaç
tarihsel koşulda işe yarar:
Savaş durumu,
göçerlik durumu, hızlı gelen iklim değişimi gibi doğal afetlerde. Yani kabaca
krizlerde amorfluk, çok az sayıdaki bazı bireylerin tek tek karlı çıkacağı ama
toplumun toplamda zarar göreceği bir ortam yaratır.
75-80 milyonluk kitle
bir cehenneme süreklendiğine henüz aymadı. Yurtdışına kaçmak isteyen 50 milyon
kişi ama isteyerek giden yalnızca 1 milyon kişi ki onlar da Alamancı olup, yine
iki arada bir derede kaldılar.
Sözümü ekstrem ama
gerçek bir örnekle bağlayayım:
13 Eylül 1980 sabahı,
bir arkadaşımı dayısı Kaş’a götürür ve der ki
“Naha karşısı Meis,
naha 10.000 dolar. Gidiyor musun, kalıyor musun?
Arkadaşım kalır ve 12
sene hapis yatar. Üzerine bir de içerideyken açlık grevi sırasında Korsakoff
semptomu kazanır.
İşte amorfluğun er
geç varacağı felaket budur:
Geçmişini unutma
hiçliği…
Dipnot: Bu metnin
yazılma günü olan 12 Mart’ın neyi hatırlattığını, bu metni okuyanlardan kaçı
biliyor?
(12 Mart 2007)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder