İnternet
kullanıcıları genelde üniversite mezunları ve öğrencileri ki bu da % 10’luk, (bazı
üniversiteler lise düzeyinde eğitim verdiği için) aslılnda % 5’lik bir nüfus
dilimi demek. Zaten nüfusun üçte ikisi hiç gazete okumuyor.
Bu kullanıcılar,
ülkemizin kültürünün tüm özelliklerini açıkça sergiliyorlar. İnternet de
modalara açık. Eskiden e gruplar modaydı. Şimdi bloglar moda.
Beni en çok haberlere
gelen okur yorumları etkiliyor. Çünkü imla hataları dahil, çok doğrudan, çok
fevri ve o denli de açıkseçik ifadeli oluyorlar. Ülkemin insanlarını anlama
fırsatım doğuyor.
Gelelim buraya:
Burada 400’e yakın
kişiyiz. Bunlardan 15-20’si ileride matbu gazetede köşe yazarı olacak. Bunu
şimdiden nasıl mı biliyorum? Medya artık bir market. Köşe yazarları ve bloglar burada
birer meta oluyor. Medyanın yeni metalara gereksinimi var. Çetin Altan gibi 50
sene aynı şeyi yazan köşe yazarları da var ama yeterli olmuyor. Şimdi yeni
trend 20 yaş civarındaki kadın köşe yazarları. Neden? Çünkü ülkemizde kadınlar
genelde gazete okumazlar. Kadınların okuyacağı şeyleri de kadınlar yazar
elbette. İşte bu nedenle, 15-20 adayın % 75’i kadın olacaktır diyebiliriz
şimdiden. Milliyet, bloguyla bir tür atelye, laboratuar veya stüdyo türü bir
işlev kazanmış durumda. Yeni kanlar yeni okurlar demek olacak.
En çok yazılan
konulara bakın: Gündelik yaşam ve aşk-evlilik. Oysa, üçüncü sayfa haberleri
dışında olağan gazeteler bu tür yazılar içermezler. Demek ki bu yönde de bir
trend sözkonusu.
Alexa’ya göre,
Milliyet’in internet okuru, milyon kullanıcıda 2.000 kişi. Dünyada 750 milyon
internet kullanıcısı olduğu için, bu günde 1,5 milyon kişi gibi bir sayı demek.
Gerçekten öyle midir, bilemiyorum. Ancak 150.000 kez tıklanan fotoğraflar
olduğuna göre, pekala mümkün. Milliyet ise, geçtiğimiz aylarda bu sayıyı günde
500.000 olarak açıklamıştı. İnsanlar gazeteleri internetten işte de
okuyabildikleri için, bu mümkün. Bu hepi topu 5 yılda böyle oldu.
Bu tabloda yerim ne?
8 yıldır internet
kullanıyorum. 5 küsur yıldır ağ sayfam var. Başından beri imdb gibi sitelere
yazıyorum. Birçok e gruba üye oldum, sonradan çıktım. Blog alanına ise son 1
yıldır girdim. 5 blog sayfam var, 2’si İngilizce; 2 ağ sayfam var, 1’i
İngilizce, çünkü yazdıklarım Türkiye’ye hitap eden şeyler değil henüz, bunun
ayırdındayım.
Milliyet blog
sayfasına gelmemin nedeni, kamuoyunu belli konularda yeniliklere açık kılabilmek.
Gelecekbilim dünyada tümüyle bir iktidar aracı olarak çok yaygın bir biçimde
kullanılıyor. Türkiye’de 3 tane gelecekbilim örgütü var ama hiçbiri hiçbirşey
yapıyor durumda değil. Ayrıca devletin akademik ve istihbaratsal epeyi kurumu
mevcut ama onlar da dışa tümüyle kapalı.
Her 20-25 metin 1
kitap eder kabaca. Bunların parasal telif hakkını Milliyet’e devretmiş
oluyorum. Her kitap yılda ortalama 1.000 dolar gelir getirir. 2106’ya dek 100
yıllık telif hakkı sözkonusu benim için. Böylelikle her 25 metin için Doğan
Holding’e 100.000 dolar kazandırmış oluyorum. Niyetim 200-250 arası metin
yayınlatmak. Bu da 1 milyon dolar eder. 46 yıllık yaşamında 46.000 dolar
harcamamış bir yazar olarak ironik bir durumdayım ama bunu yapmak durumundayım.
Çünkü, ileride Türkiye’ye milyarlarca dolar kazandıracak gelecekbilimcilerin ve
projelerin oluşabilmesi için, kültürün altyapısının kurulması gerekli.
Görüldüğü gibi,
burada bulunma nedenim gençlerle aynı değil. Ben yolun sonundayım, onlarsa
yolun başında.
Her iki yaklaşımın da
bu blog alanında yeri olduğu kanısındayım. Yayınlanabilir değerde herşeyin 100
yıl gecikme ile olsa bile, yayınlandığını biliyorum, ustam saydıklarımın
çoğunun başına benzeri şeyler geldi zaten. Yaptığım geleceğe kayıt bırakmak
yalnızca.
(7 Eylül 2006)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder