Blogculuk tam moda
oldu:
27 Mart 2007 günü
saat 21:32 itibarıyla 1 günde:
“49.800 kez blog
okunmuş,
10.088 çeşit blog
okunmuş,
107 adet blog
yazılmış.”
28 Mart 2007 günü
saat 22:33 itibarıyla 1 günde:
“51.271 kez blog
okunmuş,
10.347 çeşit blog
okunmuş,
149 adet blog
yazılmış.”
(Tam günlük (= 24
saatlık) ortalama için, bunların ortalamasını 1,1 ile çarpabiliriz.)
Toplam blog sayısı 20.000
civarında olmalı. Bu sayıya, buluşma (Ocak 2007 sonu) civarında 10.000 olan
toplam blogun, görünen hızla haftada 1.000 tane arttığı varsayımıyla ulaşıldı.
Her gün bunların yaklaşık yarısı okunuyor demektir. O yarısı da, en çok
yazanların yazılarıdır demektir. Belirli bir konuyu özellikle arama, henüz
burada geçerli değil ki bunu bir ara ana sayfaya konan arama sözcüklerinden
anlayabiliyorduk.
Günde 150 blog
yazılıp, 10.000 blogun okunması, gazete okuru eğilimlerine ters bir durum. Günlük
yazar sayısı, 1.500 civarındaki yazarın ancak 10’da 1’i ki bu matbu gazetelerde
½ veya 1/3 oranında olur. Demek ki diğerlerini geçmiş günlere gidip okuyorlar.
Demek ki okurlar her gün bloglara girmiyor. Girince de, (blog sayısı / blog
çeşidi) 10 tane civarında yazı okuyor, bunların da 10’da 9’u eski yazılar.
Normal gazete okuru, köşe yazarının önceki yazılarını pek okumaz. Bunun için
bir sürü neden sıralanabilir ama en çok yazının güncelliğinin yitmesi kabul
edilebilir ki Milliyet Blog’da güncel yazı sayısı göreli az olduğuna göre bu
neden önemli olsa gerek. Sonuçta, okumam olalı beridirki 41 yıldır burçlarla
ilgili aynı şeyler yazılıyor.
Sayfası en çok
görüntülenen kişinin tıklanma sayısının limitte, toplamda bloglara giren kişi
sayısı olabileceğini kabul edebiliriz ki bu şimdilik 1 milyon. Bu durumda, blog
okurlarının bloga girme süresi ortalaması 150-200 gün arasında demektir. Ya da
50.000-60.000 civarında makale okuyan ciddi okur ve 940.000-950.000 arasında yazar
sayfası tıklayan hercai okur var demektir.
Bloglara gelmeden
önce de Yazar olanların sayısında ciddi bir ilerleme var. Bunun esbab-ı
mucizesini merak ettim doğrusu. Okura ulaşamama, Türkiye’deki yazarların en
ciddi sorunlarından birisidir, bu olabilir.
Blog yazarlarının,
köşe kadılarına karşıki şansı şu: Köşe kadıları ortalama 25 yıldır yazdıkları
için, hem blogcular kadar imla hatası yapmazlar, hem de aklına ilk gelen konuda
yazıktırmazlar. Bu da blog okurlarını, biraz arabesk bir yaklaşımla, ‘ha,
böylesini ben de yazabilirim, öyleyse onu okumayı sevebilirim’ biçiminde
çekiyor olabilir.
Tabii, limitler var.
Milliyet’in günlük tıklanma sayısı, Alexa’ya göre günde 2 milyon kişi
civarında. En çok tıklanan yazarın buna ulaşması, 1 yıl veya daha çok süre
alır. O zaman tam harita noktalanmış olacağa benzer.
İlk yaprak dökümleri
de bu arada başladı. Böylelikle, yazmanın çoğu kişi için sağanak yağmur gibi
sürekli olmayacağı da ortaya çıkmaya başladı.
Yazarların demografik
dağılımına gelince: Eşcinsel, kriminal, vicdani retçi, uyuşturucu bağımlısı, evlilik
dışı çocuk yapmış anne gibi toplumun gerçekten ayral (deviant) ve farklı
düşünceli ve edimli kesimlerini buraya getirebilmek önemli. Demokrasi, 20 tane
sazın çoğulluğu değil, 20 tane farklı çalgının orkestrasyonudur.
(26-28 Mart 2007)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder