6 Ağustos 2013 Salı

Blogculuk 8: İstatistikler Ne Diyor?

Blogculuk tam moda oldu:

27 Mart 2007 günü saat 21:32 itibarıyla 1 günde:

“49.800 kez blog okunmuş,

10.088 çeşit blog okunmuş,

107 adet blog yazılmış.”

28 Mart 2007 günü saat 22:33 itibarıyla 1 günde:

“51.271 kez blog okunmuş,

10.347 çeşit blog okunmuş,

149 adet blog yazılmış.”

(Tam günlük (= 24 saatlık) ortalama için, bunların ortalamasını 1,1 ile çarpabiliriz.)

Toplam blog sayısı 20.000 civarında olmalı. Bu sayıya, buluşma (Ocak 2007 sonu) civarında 10.000 olan toplam blogun, görünen hızla haftada 1.000 tane arttığı varsayımıyla ulaşıldı. Her gün bunların yaklaşık yarısı okunuyor demektir. O yarısı da, en çok yazanların yazılarıdır demektir. Belirli bir konuyu özellikle arama, henüz burada geçerli değil ki bunu bir ara ana sayfaya konan arama sözcüklerinden anlayabiliyorduk.

Günde 150 blog yazılıp, 10.000 blogun okunması, gazete okuru eğilimlerine ters bir durum. Günlük yazar sayısı, 1.500 civarındaki yazarın ancak 10’da 1’i ki bu matbu gazetelerde ½ veya 1/3 oranında olur. Demek ki diğerlerini geçmiş günlere gidip okuyorlar. Demek ki okurlar her gün bloglara girmiyor. Girince de, (blog sayısı / blog çeşidi) 10 tane civarında yazı okuyor, bunların da 10’da 9’u eski yazılar. Normal gazete okuru, köşe yazarının önceki yazılarını pek okumaz. Bunun için bir sürü neden sıralanabilir ama en çok yazının güncelliğinin yitmesi kabul edilebilir ki Milliyet Blog’da güncel yazı sayısı göreli az olduğuna göre bu neden önemli olsa gerek. Sonuçta, okumam olalı beridirki 41 yıldır burçlarla ilgili aynı şeyler yazılıyor.

Sayfası en çok görüntülenen kişinin tıklanma sayısının limitte, toplamda bloglara giren kişi sayısı olabileceğini kabul edebiliriz ki bu şimdilik 1 milyon. Bu durumda, blog okurlarının bloga girme süresi ortalaması 150-200 gün arasında demektir. Ya da 50.000-60.000 civarında makale okuyan ciddi okur ve 940.000-950.000 arasında yazar sayfası tıklayan hercai okur var demektir.

Bloglara gelmeden önce de Yazar olanların sayısında ciddi bir ilerleme var. Bunun esbab-ı mucizesini merak ettim doğrusu. Okura ulaşamama, Türkiye’deki yazarların en ciddi sorunlarından birisidir, bu olabilir.

Blog yazarlarının, köşe kadılarına karşıki şansı şu: Köşe kadıları ortalama 25 yıldır yazdıkları için, hem blogcular kadar imla hatası yapmazlar, hem de aklına ilk gelen konuda yazıktırmazlar. Bu da blog okurlarını, biraz arabesk bir yaklaşımla, ‘ha, böylesini ben de yazabilirim, öyleyse onu okumayı sevebilirim’ biçiminde çekiyor olabilir.

Tabii, limitler var. Milliyet’in günlük tıklanma sayısı, Alexa’ya göre günde 2 milyon kişi civarında. En çok tıklanan yazarın buna ulaşması, 1 yıl veya daha çok süre alır. O zaman tam harita noktalanmış olacağa benzer.

İlk yaprak dökümleri de bu arada başladı. Böylelikle, yazmanın çoğu kişi için sağanak yağmur gibi sürekli olmayacağı da ortaya çıkmaya başladı.

Yazarların demografik dağılımına gelince: Eşcinsel, kriminal, vicdani retçi, uyuşturucu bağımlısı, evlilik dışı çocuk yapmış anne gibi toplumun gerçekten ayral (deviant) ve farklı düşünceli ve edimli kesimlerini buraya getirebilmek önemli. Demokrasi, 20 tane sazın çoğulluğu değil, 20 tane farklı çalgının orkestrasyonudur.


(26-28 Mart 2007)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder